tomkkar
  Makaleler
 

Ne çok kalp kırdık kim bilir? Yaş biraz ilerledi galiba, durup dururken insanın aklına kırdığı kalpler geliyor. Kimi bilinçli, kimi farkında olmadan yapılan hoyratlıklar... İnsan en çok onu sevenleri kırıyor sanırım. Affedeceklerinin garantisi altında daha pervasız söyleniveriyor sözler... Oysaki onlar, en vazgeçilmezlerimiz hesapta. Sevdiklerinden birini kaybetmekten daha büyük bir korku olabilir mi insanın hayatında. Peki, neden durduramıyoruz içimizdeki canavarı, herkese karşı koruyacağımız en kıymetlilerimizi neden kırıyoruz ufacık şeyler için. Her şeye kızmak ve şikâyet etmekle o kadar meşgulüz ki, sevdiğimizi bile söylemeye varmıyor artık dilimiz. En son ne zaman seni seviyorum deyip sarıldınız mesela annenize hiç sebepsiz... İlk adımı beklediğimiz gibi anlayışı da hep karşı taraftan bekliyoruz. Neden onu anlamaya çalışalım ki, çok büyük dertlerimiz var bizim; kimse anlamıyor; oysa sinirimizin, stresimizin sebepleri yüzlerce. Karşı tarafın bu listede payı yokmuş, onunda bir sürü derdi varmış, bize ne. Her adımda biraz daha benmerkezci oluyoruz. Kendi penceremizden bakıyoruz ve dolayısıyla sadece işimize gelenleri görüyoruz... Ya gördüklerimiz ne kadar tatmin ediyor bizi, olmak istediğimiz insan mıyız gerçekten; kariyer, para, ev, araba ne bekliyoruz hayattan... Yoksa rutin hayatımızda hiç bir şeyi sorgulamadan yaşayıp gitmek mi tek amacımız. Doğru bildiklerimizden şaşmadan, ezberimizi bozmayan bir hayat... Sonra pişmanlık gelip çalıyor kapıyı ansızın, oysa ne kadar haklıydım o zaman. Hak etmişti herkes öfkemden payını almayı; ne oldu da değişti şimdi fikrim! Düşünmeden söylenen sözler, atılan adımlar; karşınıza dikilip hesap soruyor hiç beklemediğiniz bir anda. Kırık kalp parçaları kanatıyor vicdanımızı... Ne kadar gereksizmiş o tepkiler: 'Ah şimdi ki aklım olsa yapar mıydım hiç'ler diziliyor peşi sıra, ta ki kıracak yeni bir kalp bulana kadar... Huylu huyundan mı vazgeçmiyor acaba? İnsanoğlu ne garip; her kırdığında kendinden de bir parçayı yaralıyor aslında fark etmeden. Sonra farkındalığımız gelişiyor zamanla. Olgunlaşma sürecinde törpüleniyor ani çıkışlar. Ama artık daha sabırlı daha anlayışlı olacağım diye alınan kararlar, en ufak öfke nöbetine kurban gidiyor. Faili belli bu cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor... Hayatın yoğun temposunda iş ve günlük sorunlar derken gerilen sinirler, anlayışımızı da alıp gidiveriyor. Git gide hırçınlaşıyoruz. Somurtkan suratlar saf tutuyor her yerde. Oysa gülümsemek için çok daha az yüz kası kullanıyoruz. Ne tuhaf her şeyin kolayına kaçan insanoğlu bu sefer zoru seçiyor! Değişmek çok zor ama imkânsız değil. Her şey istemekle başlıyor, çaba sarf edip, kararlı olmak gerek... Yarın belki de çok geç olacak... Bugün sizin için değerli olan birine, onu ne kadar sevdiğinizi ve önemsediğinizi söyleyin...
ein Bild

Kısa bir şiir

Vurgundun öylesine, hiç kimseyi görmezdin

Gözlerindi her yerde resimlerimi çeken.

Nefes alıp vermeme bile fırsat vermezdin…

Kaçsam da, hayâlindi yollarımda bekleyen.

Kadının Günlüğü

Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek,cazibeli, yakışıklı, anlayışlı, sevecen, her şey var. Bugün Cumartesi bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. En sevdiği yemek olan pastırmalı Kurufasulye ile pilav yapıyorum. Pişti demleniyor. Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki. Aman Tanrım! yoksa Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında bir şeyler geveledi. Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın,hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş. Herhalde ötekiini düşünüyor. Benden gençmi acaba? İş yerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın? Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?" diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. "Yok bir şeyim" diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. Belki de kilo alıyorum. Çokmu vır vır yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk... Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan. Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar. Bitti...Bittti...Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım. Erkeğin Günlüğü : Öff be, GALATASARAY yine yenildi. Ama, kuru fasülye güzeldi.

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol